2 Mart 2010 Salı

Şans Faktörü

Yazmaktan en çok zevk alacağım bölüm bu olacak sanırım. Şans kavramı ve oyuna etkileri üzerine birkaç haftadır yoğun bir şekilde kafa yormaktayım. Sadece kendi düşündüklerimden ziyade arkadaşlarımın da olaya bakışını süzüp öyle yazmak istedim. Yazdıklarım düşündüklerimi haklı çıkarmaya çalışmaktan çok paylaşmak için yazılmıştır.

Kavramsal Olarak Şans:
Türkçe’de daha çok ihtimal anlamında kullanırız ama kavramsal olarak yanlış ifade etmiş oluruz. Mesela “İki kere üst üste bir zar altı altı atma şansın nedir?” dediğimizde aslında tam olarak ihtimalden bahsetmiş oluruz. Dolayısıyla başlangıçta kafamızda bu ayrımı yapalım.

Bilimsel bir tanım için interneti çok zorladım ancak bir sonuç bulamadım (en azından şimdiye kadar; bulursam güncellemeyi yorumlar kısmında yapacağım). Birkaç forumda alternatif tanımlarla karşılaştım ama ortak bir paydada buluşulamadığı kesin gibi. Yalnız genel bir kanı şansın bilimsel olmadığı yönünde.

Fakat birkaç edebi tanım için:

- Mantıkla açıklanamayan birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç, baht, talih, felek
- Bir olayın olabilirliği.
- Bir kimsenin bilgi ve emeğinden çok rastlantı sonucu elde ettiği elverişli durum


Alternatif tanımlardan aklımda kalanlardan bir tanesi:

- Kestirilemeyen sonuç

Genel olarak şansı tanımlamakta zorluk çekildiği kanısındayım. Birisi gelip pat diye size şansı tanımlamanızı istese eminim o an için çok rahat bir cevap verirsiniz. Fakat cevabınız üzerine düşündüğünüzde aslında kapsayıcılık ve açıklayıcılık açısından eksik bulmanız oldukça olası.

Yukarıdaki tanımlara bir göz atalım. Birincisi biraz mistisizme göndermede bulunuyor. Şans sorusunun cevabını metafiziksel vermeye çalışıyor. Bir açıdan bakarsak yanlış değil fakat ya materyalist bir görüşe sahipsem ve bizden daha yüce bir güç olduğuna inanmıyorsam. O zaman bu tanım beni tatmin edebilir mi? O yüzden bu tanımın bilimsel olması durumu söz konusu değildir, çünkü bilimde gerçeğin göreceliliği yoktur.

İkinci tanım tamamen “Olasılık” kavramının tanımıdır. Tanımın şans ile alakası olmadığından üzerinde kafa yormaya değer görmüyorum.

Üçüncü tanım fena değil. Çünkü beklenen bir sonuçtan çok beklenmeyen bir durumu kapsamakta. Durum elverişli de olabilir elverişsiz de olabilir tabi ki. Genel hatlarıyla şansı tanımlamakta yeterli bulduğumu itiraf etmeliyim.

Alternatif dördüncü tanım ise üçüncü tanım ile benzeşiyor ve ne yalan söyleyeyim, çok hoşuma gitti. Bu kadar kısa olup bu kadar çok şey anlatması bir tanım için mükemmel özellikler. Ancak “Kestirilemeyen sonuç” kavramını biz günlük hayatta şans manasında kullanıyoruz, peki sonuçlar kestirilemez mi gerçekten?

Bence Şans:
Yoktur. Bu yukarıdaki tanımları reddettiğim anlamına gelmesin. Eğer şans diye birşey olsaydı kesinlikle üçüncü veya dördüncü tanım gibi bir şey olurdu. Yine de benim şans kavramım ile üçüncü ve dördüncü tanımlarda çakışan noktalar neler onlara bir bakalım..

Üçüncü tanım diyor ki…

- Bir kimsenin bilgi ve emeğinden çok rastlantı sonucu elde ettiği elverişli durum

Ben de diyorum ki doğada rassal bir olay vuku bulmamıştır ve bulamaz… (çok iddialı oldu değil mi?) Ülkemizin önemli şirketlerinde Aselsan milyon dolarlar döküp rassal sayı üreten bir kutu yaptı. Bu kutu mesajları şifrelemede kullanılacak ve dağılım hesaplarında daha objektif bir görünüm ortaya koyacak. Eminim diğer ülkelerde de bu gibi çalışmalar yapılıyordur. Ancak takdir edersiniz ki bu makineler hiçbir zaman gerçek anlamda rassal olamazlar, zira rassal sayı üretmek için de bir algoritma yazılmalıdır.

Diğer tanım ise:

- Kestirilemeyen sonuç

Bilmem bana katılır mısınız ama ben aynı şartlar birebir sağlandığında her eylemin aynı sonucu vereceğine inanırım. Olasılıksız kitabını okuyanlar ne demek istediğimi anlayacaklardır ama şöyle küçük bir örnek vereyim. Takımımızın forveti çok güzel bir şut çekiyor ve top önce sol sonra sağ direğe çarpıp dışarı çıkıyor. Ne şans değil mi? Peki, aynı oyuncu başka bir gün aynı konumdan topa aynı hızla vursa; topun darbeyi aldığı nokta; oyuncunun kramponu (hatta üzerindeki toz); topun şişikliği; rüzgarın yönü ve şiddeti; direğin ve topun sürtünme katsayısı bire bir aynı olsa sizce top gol olur mu, ya da olabilir mi? Burada ihtimaller yok olup tek bir sonuç ortaya çıkacaktır.

Daha şanslı olabilir miyiz?

Secret diye bir kitap çıkmıştı; yalan söylemeyeceğim, okumadım. Sadece arka kapağını okumamla okumaya değer görmemem bir oldu. Sanırım evrenin isteklerimize cevap verdiğini anlatıyor. Bazen bana da oluyor açıkçası; bir kağıdın ortaya açılmasını istediğimde onu ortada görüyorum. Veya inanıyorum, açılacak diye düşündüğümde açılıveriyor.

Bu konu üzerinde maddelerin ortak birim enerji üzerinden birbiri ile bağlantılı oldukları gerçeği ile çıkış bulmak kolay geldi. Soru şu; biz istedik diye mi o kart açıldı yoksa o kart biz istesek de istemesek de açılacak mıydı? Kartların belirli bir dizilim sonrası ile dağıtılmaya başlanması ile kime hangi kartın geleceği ortaya hangi kartın açılacağı daha biz kartlara bakmadan belli oluyor. Öyleyse ilk seçenek pek mümkün değil. Bütün maddeler enerjisel olarak birbirine bağlı ise gelecek kartı hissetmek mümkün olabilir mi? Sanırım belirli beyinsel fonksiyonları aştığımızda; evet.

Oyuna Etkisi

Ne kadar şansa inancım olmasa da ağzımdan kaçıyor. Elime kartlar iyi gelmeyince; veya iyi kartlar gelip ortaya kötü açıldığında; en kötüsü iyi bir el yapmışken rakip elin daha iyi olması durumunda şansa lanet ederim.

Kartlar tahmin edemediğimiz bir şekilde ortaya açılmakta ve en iyi durumda ihtimalleri göz önüne alarak oyunda ilerleyebilmekteyiz. Ancak bunlar dışında bir takım ipuçları bize oyunu doğru oynamada yol göstermeye çalışır. Bu oyuncuların tarzları ve psikolojidir. Oyuncu okumaya başladığımızda gelecek kartların önemi giderek azalır. Dolayısıyla profesyonel bir oyuncu ile amatör bir oyuncu arasındaki fark açılan kartlara olan bağımlılık ile ölçülebilir.

Gelecek kartlardan ziyade, şartları ne kadar zorladığımız önemlidir. Rakibin elindeki kartları tahmin edebilmek; onun oyunu açışına, girişine dikkat etmek; önceden onunla ilgili topladığımız bilgileri süzüp içinde bulunduğumuz durum için verileri birleştirmekten geçer. Eğer rakibin elindeki kartları en azından yaklaşık olarak tahmin edebilirsek; o zaman çıkan kartlara göre nasıl oynayacağını da tahmin edebiliriz.

Yine de bazen önümüzü göremediğimiz bir noktada çılgınca karar vermek zorunda kalabiliriz. Her ne kadar oyun kartlar dağıtılırken şekillenmiş olsa da biz bunu bilemeyiz. WSOP’de bir el hatırlıyorum. Kartlar dağıtılıyor ve gelen eller yanlış hatırlamıyorsam şöyle AA; KK; KK; 77; 55. Papazı olanlar çoktan kaybetti bile; sadece bilmiyorlar. Aynı masada 5 kişiye aynı anda per gelmesi bir ihtimaldir, geldiğinde de bir gerçekleşmiş bir ihtimal olur, şans değil. Ama böyle bir durumda benim de ağzımdan çıkacak ilk kelime şans olacağına adım gibi eminim.

Şans kavramı doğada olmayan, insanın kendisinin yarattığı bir yalan gibi. Bazen bir mazeret bazense alçak gönüllü olmak için kullanıyoruz. Gerçekler ise farklı. Yapmamız gereken; şans olarak adlandırdığımız konumları minimuma indirerek oyundaki en doğru patikayı izleyebilmek. Bu yolda riskler de alınacaktır fakat kartlarımızı “yüce bir gücün” ellerine teslim etmeden önce mutlaka bundan emin olmalıyız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder