27 Ocak 2010 Çarşamba

Psikoloji'nin Önemi

Yazmaya en çok korktuğum bölümlerden biri bu. Bu bilim hakkında bildiklerim sınırlı iken sadece güdülerle yaklaşmak beni rahatsız ediyor. Belki ileriki zamanlarda bu konu üzerine daha bilimsel bir bakış yapabiliriz. Şimdi, ihtiyacımız olan temel noktalar üzerine kafamızı yorma zamanı.

Pokerde Psikoloji bence oyunun en zevkli kısımlarından biri. Bir tarafta kendiniz, diğer tarafta rakipleriniz… bu konuya iki açıdan bakmak gerekiyor. Aynı zamanda oyunun temel sonuç belirleyicilerinden biri. Antonio Esfandiari’ye göre Texas Hold’em Poker’in %85’i Psikoloji, %15’i Matematik. Düşünün ki “World Class” bir Profesyonel poker oyuncusu psikolojiyi oyunda bu kadar baskın görüyor ve şans faktörünü hiç hesaba bile sokmuyor. Bu denli önemli olan bir unsur bazı zamanlar kontrol edemediğimiz davranışlara dönüşüyor.

Psikoloji adı altında bahsetmek istediklerimi başlıklar altında topladım. Alt alta yazdığımda gördüm ki moral ile ile bire bir bağlantılılar. Hepsini ayrıntılarıyla inceleyelim.

Konuşan Oyuncular:
Arkadaşlar arasında oynanan partilerde az rastlanan tipte oyunculardır. Daha çok turnuvalarda veya Casino’larda karşımıza çıkarlar. Ben daha çok Youtube’den izlediğim videolarda karşılaşıyorum. Bildiğim oyunculardan aklıma ilk gelen ise –lakabından da anlaşılabileceği üzere- Mike (The Mouth) Matusow. Birkaç videosunu izlemenizi ve rakibi nasıl çileden çıkardığını görmenizi tavsiye ederim.

Genelde sizi sinirlendirmeye çalışırlar ya da ona sinir olmanızı sağlarlar. Ona karşı dolmanız için gereken her türlü hareket, cümle, mimik gözünüzün içine soka soka yapılır. Ondan hıncınızı almak istediğinizde ise bir aptallık yaparsınız; onun da planı zaten bunu yapmanızdır.(bkz. Parti stratejisi)

Poker Masası’nın bir adabı vardır, genelde kibar olmak üzerine kurulu. Kimseye “Neden Fold ettin” denmez ve ya kaybeden birine “Elini göster” demek kabalık kabul edilir. Bir nevi “racon” ya da “etiket” diyelim. Konuşan oyuncular bu yazılı olmayan kuralları çiğnemekte bir numaradır.

Blöfle kazandığı bir el sonrasında iyi bir eli fold eden rakibini küçümser. Oyun tarzınızı eleştirir ve kaba olarak aptalca oynadığınızı veya oynamayı bilmediğiniz söyleyebilir. Tüm çabası sinir katsayınızı yükseltmek ve hata yapmanızı sağlamak. İnanın bana hata yaptığınızda daha çok sinirleneceksiniz.

Çözümü çok basit; eğer becerebilirseniz. Hiçbir oyuncuya karşı sempati veya antipati duymamanız gerekiyor. Tamamen duygularınızı görmezden gelip bir hesap makinesi kadar stabil durmanız gereken nokta bu noktadır. Bunun çok zor bir şey olduğunu biliyorum ama turnuvalarda, salonlarda kulaklıkla gördüğünüz onca insanın derdi müzik değil. Sizi duymak istemiyorlar, sizle konuşmak istemiyorlar. Herhangi bir online poker masasında “Chat”i kapatmış durumdalar ve sadece hisleri, stratejileri, ve oyun/oyuncu okumalarıyla diğer değişkenlerden bağımsız; duygulardan yoksun bir oyun çıkartma derdindeler.(bu arada hiçbir kulaklıklıyı şampiyon olurken görmedim- belki de ben kaçırdım)

Böyle bir durumla bir şampiyonun nasıl başa çıktığını görmek için Mike Matusow’un Greg (The Fossilman) Raymer’a söylediklerini izlemeniz gerekiyor. Kazandığı bir pot sonrası Matusow, Raymer’e küfre varacak hakaretler etti ve oyundan anlamadığını söyledi (O sene Raymer şampiyon oldu). Raymer herhangi bişey söylemedi ama bozulduğu belliydi. Hazır yakalamışken Matusow biraz daha yüklendi ve Raymer cebinden bir defter çıkartıp birşeyler yazdı, yine cevap vermedi. Sonra Matusow “Şaka yapıyorum dostum” dedi ve elini uzattı, ancak Raymer elini sıkmadı. Matusow masadan kalkana kadar hiç konuşmadı ve Matusow’un elini o masadan kalkınca sıkıp kibarca gönderdi. Keşke hep mutlu sonla bitse değil mi?

Konuşabilir misiniz?
Yukarıdaki gıcık profil olabilir misiniz? Sürekli nefret edilmeye dayanabilir misiniz? Şampiyonluk bilekliğini taktığınızda arkanızdan edilen küfürleri duyup gülümseyebilir misiniz? Belki de yeni bir profile geçmenin zamanı gelmiştir.

Size saygı duymayacaklarını düşünebilirsiniz. Ama insanlar güçlüye saygı duyarlar, bir poker şampiyonuna saygı duyarlar. Çünkü siz onlara saygı duymaları gerektiğini gösterirsiniz, öğretirsiniz. Unutmayın kötülerin de sevenleri vardır. Yalnız masada kötü adamı oynamak Şirinler’de Gargameli oynamaya benzemez. Zira Şirinler hep iyidir, yardıma ihtiyacı olduğunda Gargamel bile olsa yardım ederler. Ama bir poker masasında, dengeniz kaybolduğu anda alaşağı edilirsiniz. İyi yanı şudur ki o masada Gargamel de olsanız Şirine de olsanız kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. O zaman kötü adam olmak o kadar da kötü olmamalı.

İyi bir kötü adam olmak için birkaç hedef belirlemeniz doğru olabilir. Çabuk sinirlenecek tipler, heyecanlılar en iyi avlar arasındadır. Bu arada baltayı taşa vurmayın da dışarıda sizi dövmek için bekleyen 20 adam bulmayın.

Aslında kişisel olarak onlara saldırmanıza bile gerek yok. Birkaç kez yaptığınız blöfle ne kadar güzel potlar aldığınızı gösterin, ne kadar iyi oynadığınızdan bahsedin. İşte size dersinizi vermek için gelenler başladı bile. Doğru anı kollayıp iyi bir blöf izlenimi vererek all-in’leri masada görebilirsiniz. Yalnız şunu söylemeliyim ki profesyonel düzeyde bu oyuna gelebilcek kişi sayısı çok azdır. Öyle olsaydı The Mouth şimdi çoktan şampiyonuk bilekliğini takmıştı. Öte yandan amatörler için oldukça uygulanabilir bir durum. Çünkü onlar her zaman nasıl daha iyi oynadıklarını göstermek için bir neden ararlar. Konuşan bir ağzı susturmak da oldukça tatmin edici olsa gerek; bu tuzağa düşerler.

Kaybeden Oyuncu Psikolojisi:
Güven kaybı yaratır, tedavisi mutlak ve hızlı bir şekilde kazanmaktır. Dolayısıyla genelde hata kaybedilen oyunla değil kaybedilen oyundan sonra başlar. Kişi, genel oyun stratejisini terk ederek planından sapar ve sabrını kaybeder. Alelacele çekilmiş bir rest ve hüsran bir son ile kırılan kol yen içinde bile kalamaz.

Bu çok iyi idare edilmesi gereken bir süreç. Her zaman kazanmamızın mümkün olmadığı bir oyun oynuyoruz. Bazen göz göre göre kaybediyoruz, bazen kaderimize razı oluyoruz, bazen bir sürpriz oluyor, bazen süzemiyoruz, bazen de iyi elimizi fold ediyoruz… bu oyunda hiç kazanmayan olabilir ama hiç kaybetmeyen yoktur.

Kaybettiğimiz büyük pot bize zarar vermiş olabilir, ama bu stratejimizde ani bir değişikliğe gitmenin nedeni değildir. Özdisiplinimiz bu noktada bizi ayakta tutacak yegane varlığımız. Kazanma hırsımızın ve yenilmiş olmanın verdiği mutsuzluğun bizi nasıl berbat bir oyuna sürükleyebileceğini en iyi kendimden biliyorum. Sanırım sizin de en az bir tane böyle anınız vardır. Neler yaptığımızı biraz hatırlatayım:

- olmadık başlangıç ellere girmek (offsuit 7-2; offsuit 10-3 vs.)
- gereksiz noktalarda blöf yapmak
- oyuncuyu ve oyunu okumayı bırakıp tamamen kendi kartlarınıza odaklanmak
- sinirli bir profil çizmek (sizi diğerlerinin birincil hedefi yapar)

Kısaca, kaybettiğimiz bu büyük pottan sonra oyunun başındaki stabil duruşumuza geri dönmemiz ve duygularımızı dizginlememiz gerekiyor. Unutmayın ki pokerde çoğu zaman kaybettiren şans değil hatalardır. Hata yapma olasılığımızın çok olduğu bu periyotta biraz da tight oynayarak büyük ellere girmekten kaçınmalı, kendimizi dinlendirmeliyiz. Masada mutlaka kaybımızı unutturacak bir çok oyun olacaktır. Eforumuzu ve psikolojik dayanıklılığımızı o anlara saklamak bizim için akıllıca olacaktır.

Kazanan Oyuncu Psikolojisi:
Onun sizi dünyanın en iyi oyuncusu gibi hissettirmesine izin vermeyin. Çünkü bu his size hata yaptıracaktır. Gerektiğinde daha tight bir oyuna döneme kararı alabilmelisiniz.

İnanılmaz bir pot kazandınız ve masanın patronu artık sizsiniz. Durun tahmin edeyim; elinize ne gelirse gelsin flop’u göreceksiniz, küçük bir per ile river’a kadar arttırımlara cevap vereceksiniz, güç sizde ya büyük blöf yapacaksınız… Joe Hachem, WSOP Main Event’i kazandığında Final Masa’daki en az çipe sahip oyuncuydu. Bir Short Stack’in Final Masa’sında kazanması için şanstan çok daha fazlasına ihtiyaç duyması gerektiği konusunda hemfikirizdir umarım. Asıl soru şu ki o masadaki Bully’ler (Yüksek çip adedine sahip olan oyuncular) kendilerinden 20-25 kat daha az çipe sahip bir adama nasıl yeniliyorlar. Cevabını vereyim; “erken bitirme isteği”. Kazanıyorum, gücüm var, ve bunu şu anda bitirebilirim aceleciliği yüzünden tahmin ettiklerinden daha kısa sürede kendileri oyun dışında kaldılar.

Gözlemlerim itibariyle iyi bir pot kazıp masanın “Bully”si olmuş oyucuların stratejileri Loose-Aggressive (Gevşek-Agresif) yönünde değişiyor. “Parası ile dövme” deyimine uygun davranışlara yöneliyor. Fakat girilen oyunlar; kaybedilen potlar düşünüldüğünde bunlar yarardan çok zarar getirecektir. Siz ortadaki birkaç kuruşu toplarken büyük ellere girdiğinizde karşınızdaki oyuncuların daha tight oynayacaklarını unutmamalısınız. Dolayısıyla siz de tight oyuna dönseniz fena olmaz. Sizi mutlaka eleştirenler olacaktır; sırf parayı korumak için ellere girmediğinizi söylecekler. Tek söyleyeceğim “Gaza gelmeyin”. Onlar daha tight oynarken siz neden loose oynayasınız ki. Onun yerine onların loose oynamalarına izin verin, bırakın ortaki potu aralarında büyütsünler ve yeni bir kahraman yaratsınlar. Sizi unuttuklarında geçmişten bir hatıra fotoğrafı çıkartma zamanı gelmiş demektir.

Short Stack Oyuncu Psikolojisi:
Her an double up, triple up yapma ihtiyacı duyarsınız. Elinize nuts gelse dahi onunla iyi bir pot kaldıramayacağınız için üzülürsünüz. Bu sebeple önceki kötü ellerinizi olması gerekenden daha agresif oynayıp rakiplerinizi fold’a zorlamak sizin için çıkış yolu olarak görünse de özellikle Bully’lerin olduğu masada faydasız bir çaba olarak adlandırlabilir.

Şu psikolojiden kurtulmalısınız: Bitecekse bitsin ya da kazanacaksam kazanayım artık. Bu oyun tarzı genel short stack oyuncusu profilidir ve kendisi gibi biri daha masada olmadığı sürece tutmaz. Psikoloji bu oyunda ne kadar büyük bir parça ise sabır ve disiplin de bu parçanın yıkılmaması gereken iki temelidir.

Talihsiz birkaç oyun sonucu yüksek potlar kaybettiniz ve herkes biliyor ki artık ya herro ya merro diyeceksiniz. İnanın bana bütün çakalların gözleri üzerinizde, kuşun dala konmasını bekliyorlar. Tek çare var, direneceksiniz. Tight oyunun böylesi için bir çok kavram kullanırlar; SüperTight, UltraTight, ÜberTight…olabildiğiniz en tight oyuncu olun. Kazanmayacağınız ele girmeyin. Bir süre sonra blöf gücü de kazanmış olacaksınız. Varsın küçük bir potla double up yapın. Ama hemen kendiniz salmayın, ve bir daha ikiye katlamadan stratejinizi de değiştirmeyin. Toparlandığınızda tekrar normal oyununuza dönersiniz isterseniz. Burada mutlaka moraliniz disiplin ile destekleyin. Oyuna zaten kaybettim gözüyle bakmak bu durumlar için sadece şanstan ibaret çıkış yolları yaratır.

Girilmeyen Kazanılacak Eller:
Short stack iseniz oldukça moral bozucu olabilir. Normal zamanda ise beni en az etkileyen durumdur.

2-8 off suit fold edersiniz ve flopta üç tane sekiz açılır. Kent veya renk için tek kağıdınız kalmıştır ama güvenemezsiniz ve arttırılan potlar yüzünden bıraktığınız oyunun river’ında ihtiyacınız olan kart açılır. Hepimizin başına geldi, geliyor ve gelmeye devam edecek…

Burada önemli olan her eli, dağıtılan ve ortaya açılan kağıtlar açısından birbirinden bağımsız düşünmektir. Yukarıdaki 2-8 off suit bir sonraki el bir daha sizde, oyuna girecek misiniz? Unutmayın bu oyunda eldeki her iki kart oyun kazanabilir. Önemli olan o iki kart için ne kadarı gözden çıkartabilceğinizdir.

Bir oyuncunun kartlarını fold ettikten sonra Flop’u görmesi ve dövünmeye başlaması masa adabına ve oyun dinamiklerine aykırı bir durumdur. Oyunculardan biri blöf yapıyor olabilir; bu onun elindeki kozu yerle bir etmek anlamına gelir ve oyuna dışarıdan müdahale olarak algılanır.

Girmediğiniz eli bir tek kendiniz bildiğinize göre, dövünmenin, başkasına kartınızı söylemenin size ne gibi bir yarar getirebilir? Pişman olduğunuz, belki sinirlendiğiniz izlenimini rakiplerinize vermekten başka ne işe yarar. Bunu kullanıp blöf yapamazsınız ama rakipleriniz bunu kullanıp sizi psikolojik olarak tahlil edebilirler. Bu gibi durumlarda yapmanız gereken diğer fold ettiğiniz ellerdeki gibi oturup oyunu izlemektir. İçinizdeki pişmanlık duygusunu bir kenara bıraksanız iyi olur çünkü bir daha aynı el gelse muhtemelen aynı şekilde oynardınız.

18 Ocak 2010 Pazartesi

Strateji Üzerine Düşünceler

Birçok kaynakta stratejiler oyuncu karakteri ile isimlendirilir. Genelde Tight-Loose (Sıkı-Gevşek) ve Passive-Aggressive (Pasif-Agresif) matrisi kullanılarak oyuncunun karakteri belirlenir. Tavsiye edilen, rakiplerin karakterlerini matris üzerinde belirleyip buna göre oyun stratejisi geliştirmek veya rakibin stratejisini çözümlemektir. Bu matris üzerinde fazla durmadan kısaca ne anlama geldiğini açıklamak istiyorum. Biraz araştırma ile buradaki eşleştirmeler hakkında daha çok bilgi alabilirsiniz.

Tight-Passive (Sıkı-Pasif) : Bu tip oyuncular oyuna girmek için ellerine gelen iki kartın (Pocket/Hole Cards) oldukça iyi kartlar olmasını beklerler. Bu tarz, Tight oyun olarak adlandırılır. Ortaya kartlar açıldıkça arttırma yapmak yerine pasif olarak diğer oyuncuları ne yapacaklarını beklerler, bir tür pusuya yatmak denilebilir.

Loose-Passive (Gevşek-Pasif): Bu oyuncular mümkün olduğu kadar Flop’u (ortaya açılan ilk üç kart) görmeye gayret ederler. Dolayısıyla oyuna girmek için ille de güzel kartlar beklemezler. Ortadaki kartlarla güzel bir el yaptıklarında bile Check (Bob) geçerek pusu kurmaya çalışırlar.

Tight-Aggressive (Sıkı-Agresif): Az oyuna girip, girdiği oyunlarda agresif arttırımlar yapar. Böylece hem çıkabilecek tehlikeli elleri elerler hem de eline güvenen oyuncuları oyunun içine çekerler.

Loose-Aggressive (Gevşek-Agresif): Ya çok blöf yapıyordur, ya da yakaladığı ellerden maksimum verimi almak peşindedir. Çok ele girdiği için birçok oyunda elinde en azından Per olma ihtimali yüksektir.

Tight-Agressive (Sıkı-Agresif) oyunun en iyisi olduğu hakkında birçok kişi görüş birliğindedir. Bu tarzı en önemli temsilcisi WSOP (World Series of Poker) şampiyonu, poker kitapları olan ve birçok oyuncunun onun kitaplarıyla profesyonelliğe adım attığı Dan Harrington’dır. Daha genel bir kanı ise yukarıdaki profilleri karıştırıp her seferinde farklı birini oynayarak rakipler için tahmin edilmesi zor biri olmaktır. Ben de bu konuda oyumu karışık profilden yana kullanacağım.

Şuna emin olun ki Strateji’den kastım yukarıdaki profiller veya okuduğunuz materyaller değil. Ben “Anlık Starteji” ve “Parti Startejisi” üzerine biraz kafa yoracağım.

Anlık Strateji:

Tek oyun için geçerlidir. Strateji, oyuncu Pocket Cards’a baktığı anda oluşturulur ve o oyunun bitmesi ile son bulur. Oyuncu Stratejisini Flop, Turn (açılan 4. kart) ve River’a(açılan 5. kart) göre ve rakiplerinin oyun stiline göre oyun içinde değiştirebilir. Kısa vadeli plan kurmak olarak da adlandırılabilir. Bir örnek ile açıklamak daha doğru olacaktır.

Pocket Cards – KK olsun, ve bu eli izninizle ben oynayayım. Bu eli Pasif de oynayabilirim Agresif de. Örneği Agresif üzerinde vereceğim. Sıra bana geldiğinde Big Blind’ın 4 katı kadar artırıyorum. Fold (Pas)’lar geliyor ve bir oyuncu Call yapıyor (Görüyor); bir diğer oyuncu ise arttırdığım miktarın iki katı kadar arttırıyor. Ben görüyorum ve 2. oyuncu da görüyor. İlk izlenimim şu olur: 2. oyuncuda gelecek vaad eden bir el var fakat tam güvenip risk alamıyor. Offsuit (aynı seriden olmayan) KQ,AQ, QJ gibi veya 77’den JJ’e kadar olan perler olabilir. 3. oyuncu eline güveniyor yada güvendiğini hissetmemizi istiyor. Suited AK, AA, QQ, KQ, QJ ihtimalleri yüksek ancak 22 ile oynayıp yarı-blöf yapıyor olabilir. Pre-Flop oyunda şu stratejiyi uygulamış oldum diğer oyuncuların gözünde:
- Elimde iyi kağıtlar var
- Agresif oynayacağım
3. oyuncunun arttırması ile birlikte onu görerek elimdeki kartların iyi olduğunu teyit ettim. Diğer bir taraftan da elimde AA olmadığını belli etmiş oldum. Çünkü bence elimde AA olsaydı o arttırmanın üzerine bir daha arttırırdım.
Şimdi Flop’u yapalım:
5(karo) – 6(kupa) – 9(karo)
Normal şartlar altında elinde 78 olan birini pre-flop’ta elendiği düşünürüm, çünkü pot big blind’ın 8 katı. Fakat belki elinde 2 karo olan biri hala oyunda. Sıranın ben de olduğunu düşünerek ortada ne olup bittiğini alamanın tek bir yolu var, arttırmak. Ortadaki potu yarısına yakın bir miktar arttırıyorum. 2. oyuncu gördü ve 3. oyuncu arttırdı. Şuna neredeyse emin olabilirim ki ikisinden birinde veya ikisinde mutlaka A var. 2. oyuncu hakkındaki düşüncem Flush(Renk)’a gittiği yönünde. 3. oyuncu ise ya elindeki Per’i üçledi ya da hala kendisindeki elin en yüksek el olduğuna inanıyor.
Turn: A (karo)
Çok karıştırdık değil mi ortalığı. Varsayıma göre hem 2. oyuncunun hem de 3. oyuncunun elinde kayda değer birşeyler olması lazım. Bu A, benim KK elimi tehlikeye soktu ve artık elime eskisi kadar güvenmem kolay değil.
Anlık Stratejimde değişiklik zamanın geldiği zaman onu yapacak cesareti toplamam gerekiyor. Şöyle ki, ya agresifliğime devam edeceğim ve daha da agresif olacağım ya da pasif pozisyonda kalıp rakiplerimin hareketini bekleyeceğim. Eğer gerçekte böyle bir durum ile karşılaşsaydım üzerimdeki Fold baskısı gerçekten çok büyük olacaktı. Rakiplerimin blöf yapma ihtimali göz önüne aldığımda bile ortaya koyduğum paradan vazgeçebilmek kolay değil. Aslında çoğu zaman kaybetmemizin nedeni de bu sanırım. Bazen rakibimizin elini olduğundan büyük görürüz, bazen de kendi elimizi gözümüzde çok büyütürüz.
Yukarıdaki örneği devam ettirmedim çünkü ne kadar gerçeğe yakın olsa da ne yapmamız gerektiği konusundaki kararlar anlık veriliyor. Bu örneğe devam etmem kendimin ne yapacağını tahmin edemediğim bir ortamda sanal sonuçlar doğuracaktır.
Anlık starteji tek bir oyun için geçerlidir ve yukarıdaki örnekte olduğu gibi değiştirip değiştirmemek o anın değişkenlerine bağlıdır. Ya yarı blöf ile yüksek bir arttırma yapılır ve rakipler fold ettirilmeye çalışılır ya da fold edilip çip stoğu başka bir yerde harcanır. İki seçenek de çelik gibi sinirler gerektirir.
Anlık strateji ile bütün bir oyun sürdürülecekse şu unutulmamalıdır ki çok büyük zirveler ve çok büyük düşüşler bu yaklaşım ile mümkün kılınır. Bu, uygulanabildiği sürece rakiplerinize karışık geleceksiniz ve sizin oyun karakterinizi analiz etmekte zorlanacaklar. Zira her yeni oyunda yeni bir strateji oluşturup karşılarına çıkacaksınız. Fakat stratejilerinizin birbirini tekrar etmesi size dezavantaj verecek, o yüzden anlık startejinizi değiştirmelisiniz. Her elinize KK geldiğinde aynı oyunu oynarsanız bu ileride aleyhinize kullanılabilicek bir şeyler anlatıyor olabilir rakiplerinize.

Parti Stratejisi:

3-4 oyunluk seriler veya oyunların hepsi için geçerlidir. Uygulaması zor ve büyük disiplin ister. En büyük blöfler ve en büyük kazançlar bana göre bu yolla yapılır. Temeli, rakibinizin oyun stiliniz hakkında yanlış izlenime kapılmasını sağlamaya çalışmaktır ya da doğru tespitleri yapmasına izin vererek istisnai ellerle oyun kazanmaktır. Birkaç örnekle pekiştirelim…

Bu ikinci Dan Harrington örneğim oluyor ama sanırım oldukça uygun bir örnek. Çok tight bir oyuncu düşünün. Öyle ki artık diğer oyuncuların gözünde sadece iyi kartları olduğunda oyuna giren bir profile sahip. Birkaç oyunla da bu teoriyi destekliyor. İşte bu oyuncu artık eline 2-7 offsuit bile gelse elinde inanılmaz bir blöf gücü tutmakta. Pre-Flop’ta Big Blind’ın 4-5 katı arttırma yaptığında oyunda 1 veya 2 kişi kalır – normal şartlar altonda. Flop-Turn ve River’da da statik duruşunu koruyabilirse blöf ile olukça iyi bir pot alması çok kolay olabilir. Yalnız burada Anlık Strateji de işin içine girmekte. Yani tam büyük vurgunu yapacakken baltayı taşa da vurabilir. Ortaya çıkan kartlar yüksek olduğunda herhangi bir problemle karşılaşmayabilir fakat ortaya düşük kartlar çıkarsa ve rakip agresifleşmeye başlarsa bu planları suya düşürebilir. Bu durumda Anlık Strateji’nin Parti Strateji’si üzerine baskısı olacaktır. Oyuncu ikilemde kalacak ve belki de rakiplerine renk verecek.

Şimdi de daha loose bir oyuncu ile 3-4 partilik strateji üzerine bir örnek vereyim. Bu tarzda Anlık Strateji’nin Parti Stratejisi üzerine baskısı daha fazladır. Bu örneği Daniel Negreanu’nun eğitim videolarından birini baz alarak oluşturdum. Loose-Agresif oyuncu kimliği çizmeye başlayalım. Ortanın üstü bir elimiz olsun suited-J-10 (kupa). Big Blind’ın 3-4 katı kadar bir açılış yapalım ve diyelim ki flopta A(karo) - 2(karo) – 7(karo) açıldı. Ortaya ne açıldığında bağımsız olarak aynı miktarda arttırama devam edelim. Rakibimizin elinde A olsa bile kafasında soru işareti belirecektir. Eğer ki Flop’ta kaçmazsa Turn veya River’da kaçırmayı da becerebilirseniz çok güzel bir pot alırsınız. 2-3 oyun boyunca bu stile devam edelim. Artık sizin mutlaka bazı oyunlarda blöf yaptığınız kanısına varacaklar. Elinizde gerçek bir el olduğunda ise size inanmayıp all-in (rest) çekenler olacaktır mutlaka. İşte vurgunun boyutu bu gibi anlarda büyük olur. Eğer ki elinizde nuts (olabilecek en iyi el) veya ondan bir düşük el varsa sizi kaçırabilmelerinin pek yolu yok.

Loose-Agresif’te Parti Stratejisi’nin üzerine Anlık Strateji’nin baskısı yüksektir. Verdiğim ilk örnek üzerine düşünelim (Kupa J-10). Flop’tan sonra her zamanki arttırımınızı yaptınız ve rakibiniz all-in çekti. Unutmayın alamayacağınız bir elde sizin riske ettiğiniz miktar toplamda Big Blind’ın 6-8 katıdır fakat rakibiniz için çok daha fazlası. Profit-Loss (Kar-Zarar) hesabınızı yapın ve pas geçin. Çünkü eninde sonunda rakibinizi daha güçsüz yakalayacaksınız. Unutmayın bu oyunda şansınızı denediniz ve olmadı; ama bir daha olmayacak diye bir kural yok .

Strateji ile ilgili bahsetmek istediklerim şu anda bunlar. Tabi ki örnekler çeşitlendirlebilir ve binlerce kombinasyon içinden bir sürü el üzerine yorum yapılabilir. Daha önce de bahsettiğim gibi; bir eli oynamanın tek bir en iyi yolu yoktur. Değişkenler çok ve işin içine kontrol edemedeğimiz parametreler ve psikoloji girmekte. O yüzden yazılarım tavsiye niteliğinden çok size stratejinizi oluştururken yardımcı olacak bir tür yol haritası olarak görülebilir. Mutlaka herkesin kendisine göre kurduğu bir profil olacaktır ve profil üzerinden yukarıda da yazdığım ve bahsetmediğim bir sürü teknikten yararlanılacaktır.

Özetle, bana göre iyi bir strateji:
- Çözülemez (ya da çözülebilir gibi görünen)
- Karmaşık
- Tutarlı
- Kazandıran
olmalıdır.

Önyazı

Yazdıklarım kumar hakkında değil. Elbetteki bu oyunun o tarafı da var; ancak sanırım her oyun içerisinde kumardan bir parça bulunuyor. Benim bahsettiğim kontrol edebildiğimiz:
- Strateji
- Psikoloji
- Olasılık
- Blöf
- Disiplin
- Oyuncu Okuma
- Oyun Okuma
gibi şeyler. Şunun farkında ve bilincindeyim ki kimseye nasıl oynayacağı öğretilemez. Poker bir karakterin ortaya konulmasıdır. Birçok oyuncunun karakteri dışında birini canlandırma çabası hüzün ile sonuçlanmıştır. Yalnız bu oyunun en zevkli kısmı olan “blöf” sadece ve sadece karakteriniz dışındaki biri olduğunuz zaman işe yarar.
Blogu açma nedenim oyunun bileşenleri hakkında biraz derin düşüncelere dalmak ve bunları paylaşmak. Dolayısıyla burada yazdıklarım ne daha iyi poker oynayabilmek için taktik olarak kullanılabilir ne de her şart altında doğru oldukları söylenebilir. Oyunun biraz da felsefe kısmı üzerine kafa yormak, belki de hepimizin oyunda kazanmak ya da kaybetmekten daha çok zevk aldığı bir nokta olduğu için yorumlarınız yazılarıma artı sağlayacaktır.

Bir oyundan çok daha fazlası lafı aslında bütün oyunlar için geçerli. Çünkü oyunlar gerçek yaşamın kısa süreye sığdırılmış birer taklididir. Ben de Pokeri gerçek hayat ile özdeşleştiririm. Ama daha çok bir film sahnesiyle; çünkü gerçek hayatta bu kadar aksiyon yaşamıyorum. Birbirilerine silah doğrultan insanlar düşünün ve siz silahınızın içinde mermi olup olmadığını ve ya kaç mermi olduğunuzu bilen tek kişisiniz. Yalnız bir dezavantajınız var ki o da size doğrultulan silahlardan hangisi gerçek, hangisi kurusıkı, hangisinde mermi var; o kısım tamamen hislerinize ve gözlemlerinize bağlı. Dönüp koşmaya da başlamak hayatınızı kurtarabilir ve ya durup çarpışmak da. Sonunuza karar verecek sizsiniz.

Referans olarak en çok sevdiğim tür olan Texas Hold’em Poker’i alacağım. Çözümlemeler, bu türün kuralları düşünülerek yapılmıştır. Yazılarımda mümkün olduğu kadar Türkçe kullanmaya çalışacağım; gerekli gördüğüm yerlerde Türkçe anlamıyla beraber İngilizce terimi de yazacağım. (Bu biraz zor bir bölüm zira poker terimlerinin bazıları ya Fransızca’dan ya da İngilizce’den dilimize girmiştir. Dolayısıyla bazı terimlerin Türkçe’ye çevriminin aynı anlamı vereceğinden şüpheliyim.)

Son olarak şunu söylemek isterim ki, beni okuyan birçok insandan daha tecrübesiz olabilirim. Fakat burada yazdıklarım tavsiyeden ziyade hepimizin oyun içinde düşündüklerimizi ve uyguladıklarımızı bir temel üzerine oturtmaktır. Burada bilmediğiniz birşeyi yazacağımı zannetmiyorum. Sadece karşılaştığımız durumlar üzerine yaklaşımlar mevcuttur. Yazılanları akıl süzgecinden geçirme kısmı size ait olan paylaşımlar olarak özetlenebilir.