Yazmaya en çok korktuğum bölümlerden biri bu. Bu bilim hakkında bildiklerim sınırlı iken sadece güdülerle yaklaşmak beni rahatsız ediyor. Belki ileriki zamanlarda bu konu üzerine daha bilimsel bir bakış yapabiliriz. Şimdi, ihtiyacımız olan temel noktalar üzerine kafamızı yorma zamanı.
Pokerde Psikoloji bence oyunun en zevkli kısımlarından biri. Bir tarafta kendiniz, diğer tarafta rakipleriniz… bu konuya iki açıdan bakmak gerekiyor. Aynı zamanda oyunun temel sonuç belirleyicilerinden biri. Antonio Esfandiari’ye göre Texas Hold’em Poker’in %85’i Psikoloji, %15’i Matematik. Düşünün ki “World Class” bir Profesyonel poker oyuncusu psikolojiyi oyunda bu kadar baskın görüyor ve şans faktörünü hiç hesaba bile sokmuyor. Bu denli önemli olan bir unsur bazı zamanlar kontrol edemediğimiz davranışlara dönüşüyor.
Psikoloji adı altında bahsetmek istediklerimi başlıklar altında topladım. Alt alta yazdığımda gördüm ki moral ile ile bire bir bağlantılılar. Hepsini ayrıntılarıyla inceleyelim.
Konuşan Oyuncular:
Arkadaşlar arasında oynanan partilerde az rastlanan tipte oyunculardır. Daha çok turnuvalarda veya Casino’larda karşımıza çıkarlar. Ben daha çok Youtube’den izlediğim videolarda karşılaşıyorum. Bildiğim oyunculardan aklıma ilk gelen ise –lakabından da anlaşılabileceği üzere- Mike (The Mouth) Matusow. Birkaç videosunu izlemenizi ve rakibi nasıl çileden çıkardığını görmenizi tavsiye ederim.
Genelde sizi sinirlendirmeye çalışırlar ya da ona sinir olmanızı sağlarlar. Ona karşı dolmanız için gereken her türlü hareket, cümle, mimik gözünüzün içine soka soka yapılır. Ondan hıncınızı almak istediğinizde ise bir aptallık yaparsınız; onun da planı zaten bunu yapmanızdır.(bkz. Parti stratejisi)
Poker Masası’nın bir adabı vardır, genelde kibar olmak üzerine kurulu. Kimseye “Neden Fold ettin” denmez ve ya kaybeden birine “Elini göster” demek kabalık kabul edilir. Bir nevi “racon” ya da “etiket” diyelim. Konuşan oyuncular bu yazılı olmayan kuralları çiğnemekte bir numaradır.
Blöfle kazandığı bir el sonrasında iyi bir eli fold eden rakibini küçümser. Oyun tarzınızı eleştirir ve kaba olarak aptalca oynadığınızı veya oynamayı bilmediğiniz söyleyebilir. Tüm çabası sinir katsayınızı yükseltmek ve hata yapmanızı sağlamak. İnanın bana hata yaptığınızda daha çok sinirleneceksiniz.
Çözümü çok basit; eğer becerebilirseniz. Hiçbir oyuncuya karşı sempati veya antipati duymamanız gerekiyor. Tamamen duygularınızı görmezden gelip bir hesap makinesi kadar stabil durmanız gereken nokta bu noktadır. Bunun çok zor bir şey olduğunu biliyorum ama turnuvalarda, salonlarda kulaklıkla gördüğünüz onca insanın derdi müzik değil. Sizi duymak istemiyorlar, sizle konuşmak istemiyorlar. Herhangi bir online poker masasında “Chat”i kapatmış durumdalar ve sadece hisleri, stratejileri, ve oyun/oyuncu okumalarıyla diğer değişkenlerden bağımsız; duygulardan yoksun bir oyun çıkartma derdindeler.(bu arada hiçbir kulaklıklıyı şampiyon olurken görmedim- belki de ben kaçırdım)
Böyle bir durumla bir şampiyonun nasıl başa çıktığını görmek için Mike Matusow’un Greg (The Fossilman) Raymer’a söylediklerini izlemeniz gerekiyor. Kazandığı bir pot sonrası Matusow, Raymer’e küfre varacak hakaretler etti ve oyundan anlamadığını söyledi (O sene Raymer şampiyon oldu). Raymer herhangi bişey söylemedi ama bozulduğu belliydi. Hazır yakalamışken Matusow biraz daha yüklendi ve Raymer cebinden bir defter çıkartıp birşeyler yazdı, yine cevap vermedi. Sonra Matusow “Şaka yapıyorum dostum” dedi ve elini uzattı, ancak Raymer elini sıkmadı. Matusow masadan kalkana kadar hiç konuşmadı ve Matusow’un elini o masadan kalkınca sıkıp kibarca gönderdi. Keşke hep mutlu sonla bitse değil mi?
Konuşabilir misiniz?
Yukarıdaki gıcık profil olabilir misiniz? Sürekli nefret edilmeye dayanabilir misiniz? Şampiyonluk bilekliğini taktığınızda arkanızdan edilen küfürleri duyup gülümseyebilir misiniz? Belki de yeni bir profile geçmenin zamanı gelmiştir.
Size saygı duymayacaklarını düşünebilirsiniz. Ama insanlar güçlüye saygı duyarlar, bir poker şampiyonuna saygı duyarlar. Çünkü siz onlara saygı duymaları gerektiğini gösterirsiniz, öğretirsiniz. Unutmayın kötülerin de sevenleri vardır. Yalnız masada kötü adamı oynamak Şirinler’de Gargameli oynamaya benzemez. Zira Şirinler hep iyidir, yardıma ihtiyacı olduğunda Gargamel bile olsa yardım ederler. Ama bir poker masasında, dengeniz kaybolduğu anda alaşağı edilirsiniz. İyi yanı şudur ki o masada Gargamel de olsanız Şirine de olsanız kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. O zaman kötü adam olmak o kadar da kötü olmamalı.
İyi bir kötü adam olmak için birkaç hedef belirlemeniz doğru olabilir. Çabuk sinirlenecek tipler, heyecanlılar en iyi avlar arasındadır. Bu arada baltayı taşa vurmayın da dışarıda sizi dövmek için bekleyen 20 adam bulmayın.
Aslında kişisel olarak onlara saldırmanıza bile gerek yok. Birkaç kez yaptığınız blöfle ne kadar güzel potlar aldığınızı gösterin, ne kadar iyi oynadığınızdan bahsedin. İşte size dersinizi vermek için gelenler başladı bile. Doğru anı kollayıp iyi bir blöf izlenimi vererek all-in’leri masada görebilirsiniz. Yalnız şunu söylemeliyim ki profesyonel düzeyde bu oyuna gelebilcek kişi sayısı çok azdır. Öyle olsaydı The Mouth şimdi çoktan şampiyonuk bilekliğini takmıştı. Öte yandan amatörler için oldukça uygulanabilir bir durum. Çünkü onlar her zaman nasıl daha iyi oynadıklarını göstermek için bir neden ararlar. Konuşan bir ağzı susturmak da oldukça tatmin edici olsa gerek; bu tuzağa düşerler.
Kaybeden Oyuncu Psikolojisi:
Güven kaybı yaratır, tedavisi mutlak ve hızlı bir şekilde kazanmaktır. Dolayısıyla genelde hata kaybedilen oyunla değil kaybedilen oyundan sonra başlar. Kişi, genel oyun stratejisini terk ederek planından sapar ve sabrını kaybeder. Alelacele çekilmiş bir rest ve hüsran bir son ile kırılan kol yen içinde bile kalamaz.
Bu çok iyi idare edilmesi gereken bir süreç. Her zaman kazanmamızın mümkün olmadığı bir oyun oynuyoruz. Bazen göz göre göre kaybediyoruz, bazen kaderimize razı oluyoruz, bazen bir sürpriz oluyor, bazen süzemiyoruz, bazen de iyi elimizi fold ediyoruz… bu oyunda hiç kazanmayan olabilir ama hiç kaybetmeyen yoktur.
Kaybettiğimiz büyük pot bize zarar vermiş olabilir, ama bu stratejimizde ani bir değişikliğe gitmenin nedeni değildir. Özdisiplinimiz bu noktada bizi ayakta tutacak yegane varlığımız. Kazanma hırsımızın ve yenilmiş olmanın verdiği mutsuzluğun bizi nasıl berbat bir oyuna sürükleyebileceğini en iyi kendimden biliyorum. Sanırım sizin de en az bir tane böyle anınız vardır. Neler yaptığımızı biraz hatırlatayım:
- olmadık başlangıç ellere girmek (offsuit 7-2; offsuit 10-3 vs.)
- gereksiz noktalarda blöf yapmak
- oyuncuyu ve oyunu okumayı bırakıp tamamen kendi kartlarınıza odaklanmak
- sinirli bir profil çizmek (sizi diğerlerinin birincil hedefi yapar)
Kısaca, kaybettiğimiz bu büyük pottan sonra oyunun başındaki stabil duruşumuza geri dönmemiz ve duygularımızı dizginlememiz gerekiyor. Unutmayın ki pokerde çoğu zaman kaybettiren şans değil hatalardır. Hata yapma olasılığımızın çok olduğu bu periyotta biraz da tight oynayarak büyük ellere girmekten kaçınmalı, kendimizi dinlendirmeliyiz. Masada mutlaka kaybımızı unutturacak bir çok oyun olacaktır. Eforumuzu ve psikolojik dayanıklılığımızı o anlara saklamak bizim için akıllıca olacaktır.
Kazanan Oyuncu Psikolojisi:
Onun sizi dünyanın en iyi oyuncusu gibi hissettirmesine izin vermeyin. Çünkü bu his size hata yaptıracaktır. Gerektiğinde daha tight bir oyuna döneme kararı alabilmelisiniz.
İnanılmaz bir pot kazandınız ve masanın patronu artık sizsiniz. Durun tahmin edeyim; elinize ne gelirse gelsin flop’u göreceksiniz, küçük bir per ile river’a kadar arttırımlara cevap vereceksiniz, güç sizde ya büyük blöf yapacaksınız… Joe Hachem, WSOP Main Event’i kazandığında Final Masa’daki en az çipe sahip oyuncuydu. Bir Short Stack’in Final Masa’sında kazanması için şanstan çok daha fazlasına ihtiyaç duyması gerektiği konusunda hemfikirizdir umarım. Asıl soru şu ki o masadaki Bully’ler (Yüksek çip adedine sahip olan oyuncular) kendilerinden 20-25 kat daha az çipe sahip bir adama nasıl yeniliyorlar. Cevabını vereyim; “erken bitirme isteği”. Kazanıyorum, gücüm var, ve bunu şu anda bitirebilirim aceleciliği yüzünden tahmin ettiklerinden daha kısa sürede kendileri oyun dışında kaldılar.
Gözlemlerim itibariyle iyi bir pot kazıp masanın “Bully”si olmuş oyucuların stratejileri Loose-Aggressive (Gevşek-Agresif) yönünde değişiyor. “Parası ile dövme” deyimine uygun davranışlara yöneliyor. Fakat girilen oyunlar; kaybedilen potlar düşünüldüğünde bunlar yarardan çok zarar getirecektir. Siz ortadaki birkaç kuruşu toplarken büyük ellere girdiğinizde karşınızdaki oyuncuların daha tight oynayacaklarını unutmamalısınız. Dolayısıyla siz de tight oyuna dönseniz fena olmaz. Sizi mutlaka eleştirenler olacaktır; sırf parayı korumak için ellere girmediğinizi söylecekler. Tek söyleyeceğim “Gaza gelmeyin”. Onlar daha tight oynarken siz neden loose oynayasınız ki. Onun yerine onların loose oynamalarına izin verin, bırakın ortaki potu aralarında büyütsünler ve yeni bir kahraman yaratsınlar. Sizi unuttuklarında geçmişten bir hatıra fotoğrafı çıkartma zamanı gelmiş demektir.
Short Stack Oyuncu Psikolojisi:
Her an double up, triple up yapma ihtiyacı duyarsınız. Elinize nuts gelse dahi onunla iyi bir pot kaldıramayacağınız için üzülürsünüz. Bu sebeple önceki kötü ellerinizi olması gerekenden daha agresif oynayıp rakiplerinizi fold’a zorlamak sizin için çıkış yolu olarak görünse de özellikle Bully’lerin olduğu masada faydasız bir çaba olarak adlandırlabilir.
Şu psikolojiden kurtulmalısınız: Bitecekse bitsin ya da kazanacaksam kazanayım artık. Bu oyun tarzı genel short stack oyuncusu profilidir ve kendisi gibi biri daha masada olmadığı sürece tutmaz. Psikoloji bu oyunda ne kadar büyük bir parça ise sabır ve disiplin de bu parçanın yıkılmaması gereken iki temelidir.
Talihsiz birkaç oyun sonucu yüksek potlar kaybettiniz ve herkes biliyor ki artık ya herro ya merro diyeceksiniz. İnanın bana bütün çakalların gözleri üzerinizde, kuşun dala konmasını bekliyorlar. Tek çare var, direneceksiniz. Tight oyunun böylesi için bir çok kavram kullanırlar; SüperTight, UltraTight, ÜberTight…olabildiğiniz en tight oyuncu olun. Kazanmayacağınız ele girmeyin. Bir süre sonra blöf gücü de kazanmış olacaksınız. Varsın küçük bir potla double up yapın. Ama hemen kendiniz salmayın, ve bir daha ikiye katlamadan stratejinizi de değiştirmeyin. Toparlandığınızda tekrar normal oyununuza dönersiniz isterseniz. Burada mutlaka moraliniz disiplin ile destekleyin. Oyuna zaten kaybettim gözüyle bakmak bu durumlar için sadece şanstan ibaret çıkış yolları yaratır.
Girilmeyen Kazanılacak Eller:
Short stack iseniz oldukça moral bozucu olabilir. Normal zamanda ise beni en az etkileyen durumdur.
2-8 off suit fold edersiniz ve flopta üç tane sekiz açılır. Kent veya renk için tek kağıdınız kalmıştır ama güvenemezsiniz ve arttırılan potlar yüzünden bıraktığınız oyunun river’ında ihtiyacınız olan kart açılır. Hepimizin başına geldi, geliyor ve gelmeye devam edecek…
Burada önemli olan her eli, dağıtılan ve ortaya açılan kağıtlar açısından birbirinden bağımsız düşünmektir. Yukarıdaki 2-8 off suit bir sonraki el bir daha sizde, oyuna girecek misiniz? Unutmayın bu oyunda eldeki her iki kart oyun kazanabilir. Önemli olan o iki kart için ne kadarı gözden çıkartabilceğinizdir.
Bir oyuncunun kartlarını fold ettikten sonra Flop’u görmesi ve dövünmeye başlaması masa adabına ve oyun dinamiklerine aykırı bir durumdur. Oyunculardan biri blöf yapıyor olabilir; bu onun elindeki kozu yerle bir etmek anlamına gelir ve oyuna dışarıdan müdahale olarak algılanır.
Girmediğiniz eli bir tek kendiniz bildiğinize göre, dövünmenin, başkasına kartınızı söylemenin size ne gibi bir yarar getirebilir? Pişman olduğunuz, belki sinirlendiğiniz izlenimini rakiplerinize vermekten başka ne işe yarar. Bunu kullanıp blöf yapamazsınız ama rakipleriniz bunu kullanıp sizi psikolojik olarak tahlil edebilirler. Bu gibi durumlarda yapmanız gereken diğer fold ettiğiniz ellerdeki gibi oturup oyunu izlemektir. İçinizdeki pişmanlık duygusunu bir kenara bıraksanız iyi olur çünkü bir daha aynı el gelse muhtemelen aynı şekilde oynardınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder